21 Şubat 2018 Çarşamba

5 ışık yılı

12.12.2019
Şimdi şubatta yazıp taslak olarak kaydettiğim nota kısa bir bakış atacağım. Öncelikle bunu yazan Tuğçe'ye epey yabancıyım. Bazen geriye gidip kendimi teselli edesim geliyor. Bu kadar belirsizliği yüreğinde taşıyan sensin. İnsanlardan ve hayattan ne isteğini bilmeden attığın adımlar hem onlara hem sana zarar verdi. İnsanlar sana yerini sormakta haklılar Tuğçe. Onları yerleştirememenin paniğini bir mide yanması olarak hissediyordun belki. Miden fokurduyordu. Yalnız kaldığın zamanlarki kısacık rahatlaman, sonra amansızca diğerlerinin gözünde kendini arayışın. Girdiğin döngüler ve her seferinde biraz daha yıpranman biraz daha eksiltmen. Sanki beyninde bir parazit vardı giderek büyüdü yıllarca, giderek pençelerini daha çok sapladı ve sevmek de sevilmek de sağlıksız arayışlardan başka yüzünü göstermedi. Parazit ne zaman gitti bilmiyorum. Ben sürüklenmeyi tam olarak ne zaman bıraktım? Artık elimde bir kalem var ve geleceğimin inşası benim elimde gibi hissediyorum. Artık verdiğim kararların sorumluluğunu kendimden başka her şeye yüklemiyorum. Karar vermekten korkmuyorum. Bunun yanında artık insanlardan da korkmuyorum. Benden çalacakları bir şeyim yokmuş. Yıllardır bu kadar kendimde hissettiğim bir dönem olmamıştı.


20.02.2018
-Peki sen benimle neden bu kadar konuşuyorsun? -Seninle konuşurken Dünya'dan ayrılıyoruz başka gezegene gidiyoruz. Ama Mars falan değil, Dünya'nın nokta kadar kaldığı bir gezegene.Sonra orada birlikte oturup Dünya'yı konuşuyoruz saatlerce, hiç sıkılmadan. Beni burdan alıp götürmeni seviyorum.

Sen beni, seni dünyadan uzaklaştırdığım için seviyorsun. Oysa ben o uzak gezegende olduğum için sevmeyi öğrenemiyor olabilirim.

Ben hep o uzaktaki gezegendeyim Derya. Hiçbir şeyin içinde hissedemiyorum. Belki birkaç kez dünyaya yaşamaya indiğim zamanlar oldu. Ama arkama bakmadan geri dönmek zorunda kaldım. Ben dünyada yorumcuyum. Aktif rol alamıyorum feyyazın aksine. Bazen o kadar çok yorum yapıyorum ki benim orada yaşadığımı sanıyorlar. Ben bile öyle sanıyorum bazen. Sonra yaşamla ilgili sorular geldiğinde afallıyorum. Bizden ne istiyorsun diyorlar. Yakalandın çabuk söyle! Ben sadece hayatlarınızı gözlüyordum gerçekten, bir şey istemiyorum. Öylece bakıp gidemezsin. Gidiyorum işte. Arkamdan bağırıyorlar; cesaretin yok, yaşamaya cesaretin yok, kaçma! Yüzleşeceğiz! Anlamıyorum.

Bir şeyler sakladığım için, korktuğum için sessiz kaldığımı düşünüyorlar. Ben anlamadığım, neyin içinde olduğumu anlamlandıramadığım için konuşmuyorum. Sen bana anlamadığım sorular sorma.

Ben senin gezegeninde neredeyim diye soruyorlar. Herkes kendine Tuğçe sinemasında bir koltuk bulmaya çalışıyor. Bağırıyorlar; benim yerim nerede çabuk göster! Panikliyorum sonra herkes çıksın sinema salonumdan istiyorum. Yeter beni bu kadar izlediğiniz. İzlenecek bir şeyim kalmadı, bütün Tuğçe'lerimiz tükendi, kapatıyoruz.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder