17 Eylül 2016 Cumartesi

ucuz blog

Ilk olarak başlığını yazdım yazının. Böylece, öylece içimden geçenleri değil de daha sınırlı bir görüde yazacağım. Artık kimseye okutma kaygımın olmadığını hesaba alırsak hala buraya yazıyor olmam ilginç. Dijitalleşmek mi yoksa üşenmek mi emin değilim. Fazlalıklardan kurtulmaya başladım. Fazla arkadaşlar, fazla kilolar, fazla eşyalar, fazla bilgiler. Her konuda sadeliğe gidişim zihnimi berraklaştırmaya başladı.

2 Eylül 2016 Cuma

Durum güncellemesi

İyiyim.

Bir basamak daha çıktığımı hissediyorum. Fakat iki basamağı birbirinden ayıran bir çizgi yoktu. Yokuş çıktım demek daha doğru olur.

Geçen arkadaşım dedi ki ' Sen hep umursamazdın, ama eskiden kendini de umursamıyordun. Artık umursuyorsun. ' Hak verdim dediğine.

Hayatımda ilk defa psikologtan randevu almak istedim ve fiyat teklifi için mail attım. Neyse ki hepsi çok meşguldü ve kimse dönmedi.


Bana bakıyor gibiydi ama emin değildim. İki büklüm yerde duruyor kafasını toprağa koymakla koymamak arasında sallanıyor zaman mekan kavramını kaybetmiş ve bana bakarak çığlık atıyor. Ya da gözleri kapalı Allah diye bağırıyordu. Ritmikti bağırışları, sallanışları.  Kendine evrende tepede bir nokta bulmuştu ya da en dipteydi. Onun neler yaşadığını kesin olarak asla bilemicek olsam da hayal  gücüme teslim olmuştum. O bağırdıkça çırpındıkça onunla aynı frekansa geliyordum. Yükseliyor,boğuluyor ama gözlerimi ayıramıyordum. Kulaklarımda yankılandı sesi 1 hafta boyunca. Sedyeye bindirirlerken de bana bakıyordu. Belki de bakmıyordu gözlerini görebilecek kadar net değildi görüşüm. Beni nasıl bir şey olarak gördüğünü bilmek isterdim. Belki beni allah görmüştü ya da varlığını teyit ettirek için dışsal bir varlık. Belki de kırmızılar içinde kocaman gözleri olan bir şeydim onu izleyen.  Büyük ihtimal beni görmüyordu.

Sokakta yürürken ses hala  kulaklarımda, hala o diplikle aynı  frekanstaydım. Oysa 2 gün geçmiş artık benim de kendime gelmem gerekirken. En yakın arkadaşım konuşuyordu karşımda. Ne dediğine konsantre olamıyor sadece yüzüne çok uzun bakmamak için çaba harcıyordum.  Sanki her an dönüşecek ve yüzünde iğrenç şeyler göreceğim diye korkuyordum. Sonra sağdan soldan geçen insanların bize saldırmasından korkuyordum. Yüksek ses duyduğumda hele birinin bağırışı koşarak kaçmak istiyordum. Fazla geliyordu her şey.

Haz'dan soğumuştum. Mutluluğun böyle kolay elde edilişine karşı çıkmaya başladım. Sürekli seks yapan insanlar bile itici gelmeye başladı. Duygu değişimine neden olan bütün maddelere karşıyım artık. Kahve dahil değil. Film izlerkenki iki bira da dahil değil.


Sosyapat olduğunu düşünmek daha kolaydı. Duyguları olan bir adam olduğunu düşünmek sevebileceğini üzülebileceğini mesela heyecanlanabileceğini falan. Acıtıyor



26 Haziran 2016 Pazar

rezene

Annemin saçını okşarken onunla daha önce hiç karşılaşmadığımı düşündüm. Anneannemin elini öperken, en  yakın arkadaşımla kahve içerken. Sanki kimseyi önceden tanımıyorum. Sanki yaşama tam şuan katıldım ve anılar hafızama öylece yerleşti. İçkinlik sorunu bu. Çevremi algılayışım giderek değişiyor. Hayatını dindar yaşayan insanlara hayretim büyüyor. Gözlerim yeni aralanıyor sanki. Çocukluk keşfetmek için değil, bazı ezberleri öğrenmek içinmiş sanki. Büyük olarak başlasaydık yaşama, bir makineden doğsaydık, bedenimiz hiç değişmeseydi, cahilliğe ve çok bilmişliğe tahammülümüz olmazdı. Konuşmaya başlamak için 2yıla ihtiyacımızın olması bizim belirlediğimiz bir süreç değil. Mesela doktor olmak için de 6 yıla ihtiyacımızın olması ne kadar tutarlı acaba. Bir gün çok gerçek bir şey yapacakmışım gibi hissediyorum. Gelecek öylece hissedilmez, isteklerini yarım kulakla dinlediğin için his dersin. Elimin damarları ve ayaklarım çok gerçek. Bir gün koşamamaktan korkuyorum. Masör bel kayması olduğunu söyledi, acaba ne kadar bilgiyi birleştirdi bunu söylemek için bana. Sürekli uyuşturuculardan kaçıyorum. Dizilerden, yemeklerden, içeriksiz sohbetlerden, tekrarlardan. Ama bazen neyin uyuşturucu olduğunu algılamak için fazla zaman kaybetmiş oluyorum. Bir de doğrudan asla emin olamıyorum. Kendimi hastalıklı gördüğüm bir konu var. Biriktiricilik. Hiçbir şeyi çöpe atamıyorum. Her anıyı saklamak için çaba sarf ediyorum denilebilir. Ders notları dışında hiçbir fotoğrafı silmedim 7 8 yıldır. Evet terabaytlık belleklerim var. İçtiğim şarapların tıpalarının üzerinde kimle içtiğimin ismi, tarihi, çakmaklar, notlar, kalemler, aklına gelebilecek en ufak parçalar. Hafızama güvenmek yerine eşyalara güveniyorum demek bu. Rezene çayını seviyorum beni rahatlatıyor. Uyuyamadığımda huzursuzlandığımda geyikli geceyi dinliyorum, emin ünlü'nün sesinden. Sonlarına doğru heyecanlanıyorum ama bitince uyuyabiliyorum.
Ölümün varlığı beni çok cesaretlendiriyor. İnsan olduğum için sevgimi yönlendireceğim bir şey olması  lazım. Ama kimsenin üzerinde tutamaz oldum bunu. Biraz da kibirli ve kindarım galiba. Bu kadar çok kişiyi ne zaman tanıdım, ne ara bu kadar çok kaybettim. 22 yaşımdayım. Kocaman bir hayal kurdum. içinde aile yok, erkek yok, kadın yok, çocuk yok, sadece bilmek üzerine. Daha çok bilmek, daha çok üretmek üzerine.  Soğuyorum ve dokunmak çok güzel bir duyu.

9 Nisan 2016 Cumartesi

takip1

Akıl ve beden sağlığımı kaybetmekten korkuyorum. Gelişimi  takip edebilmem için yazmanın en iyi yol olduğunu düşündüm. Kelimeleri birbirine karıştırıyorum. Bazen anlamsız kelimeler çıkıyor ağzımdan. Bazen bana söylenenleri algılamakta zorlanıyorum. Ezberlenmiş cevaplar değil de düşüncelerimi içiren cevaplar verirken cümleyi toparlamakta da zorlanıyorum. Bir kalabalık içindeyken, kalabalığın içinden biri olmaktan çıkıyorum. Bulunduğum konum ve zaman üzerine sorgulamaya başlıyorum. Bugün 29 Ekim dediklerinde hiçbir şey ifade etmedi benim için. Neden tatilden saydıklarını anlayamadım. Evvel Temmuz Şenlikleri diyebilmek için 2 dakika uğraştım ama hep harfleri karıştırdım ve söyleyemedim insanlar söylemem için bekledikçe daha kötüleşti. Bir kitap kafede bulunan bir deftere not yazdım tarihiyle birlikte. 10 dakika sonra aslında bugünün tarihini bilmediğimi farkedip  defteri açıp baktığımda 4 gün öncenin tarihini yazdığımı gördüm. Bunun gibi bir çok örnek yaşadım son 2 ayda. Şuan evde yalnızım. Az önce evde biri vardı. Konuşmamızda yeni şeyler düşünüp cevap vermem gerekiyordu. İkimizin ilişkisi sevgililik vs hakkında. Bense konuya o kadar uzaktım ki karşımdaki insanla ne zaman bu duruma geldik ve böyle bir konuşma yapma gereği duyduk algılayamıyordum. Sonra bu durum beni rahatsız etti ve dikkatimi dağıttığı için gitmesini istedim. Uyurken sürekli sıçrıyormuşum ve vücudum titriyormuş. Dokununca duruyormuş öyle söyledi. Uyanıkken de içten titrediğimi kaslarımın yorgun olduğunu hissediyorum. Kafam o kadar dolu ki birden duruyor. Doktora bunlarla gitmem bir anlam ifade etmeyecek. Düzelmek için planım; sağlıklı beslenmek, destekleyici gıdalar almak, zararlı maddeleri kullanmamak ve yürüyüş yapmak. Yeni insanlarla tanışmaktan rahatsız oluyorum. Hatta tanıdığım insanlarla bile konuşmak zaman geçirmek yükmüş gibi geliyor. Sanki rol yapıyormuşum gibi hissediyorum. Vİtamin ve elektrolit değerlerime baktıracağım bir de. Müzik de faydalı olabilir. Şimdi yürüyüşe çıkıyorum.