19 Ekim 2015 Pazartesi

Leyla'ya Silinecek Şiirler

Leyla
seni dün ışıksız bir sokakta gördüm
özlemişim güzel bakan çehreni
güzel insansın vesselam
seni gördüm
bir cebinde elin, diğerinde sigaran
seni gördüm
boşluğa bakıyordun
boşluğa yürüyordun
sağlam, güzel adımlarla
boşluğa koşuyordun hep yaptığın gibi
seni gördüm
omuzunda yağmur
omuzunda eski bir yağmurluk
omuzunda dünya, ve dünyada güzel olan ne vardıysa omuzunda
güzel insansın vesselam.

leyla
tutturmuşuz bir güzel insan olmaktır
sen, güzel insanlığınla ışıksız bir sokakta
ben, bütün insanlığımla peşinde
tutturmuşuz bir güzel insan olmaktır, gidemiyor
ne hayrını gördün bugüne dek?
a güzel kızım 
omuzunda eski bir yağmurluk var
ayağında evin olmayan toprak
yüzünde solmamış bir tebessüm
umudu hala çıra gibi yanan bir meczup
a leyla
a güzel kızım
sen kendine ne yaptın?
hangi sokakta bıraktın sana verdiğim atkıyı
boynuna hangi rüzgarı aldın
sen beni hangi bozuk bahçeden çağırdın leyla
bu ne yaman iştir
burası
hangi güzel ülke olmalıdır leyla?

tutturmuşuz bir güzel insan olmaktır
bu nasıl güzel insan olmaktır leyla
sen, bütün gaddarlığınla asfaltsız bir yolda
ben, bütün acziyetimle peşinde
tutturmuşuz bir insan olmaktır, gidemiyor
bu diyarda asfalt olmalı leyla
bu diyarda toprak olmalı
bu diyarda, senin omuzunda adım adım dolaşan bir bulut olmalı
bu diyarda, senin omuzunda olmalı

omuzunda yağmur
omuzunda yoksul bir yağmurluk
umudu hala çıra gibi yanan bir meczup
leyla
korkuyorum, zira
boşluğa bakıyordun
boşluğa yürüyordun
yarım, umutsuz adımlarla / boşluğa yürüyordun

a güzel kızım
a benim çıra gibi yanan meczubum
sen beni hangi bozuk bahçeden çağırdın?
bu ne yaman iştir
bu nasıl bir yağmurdur leyla
çek şunları üstümden
al şunları üstümden
atkımı bok dolu bir çukurda buldum
umudu çıra gibi sönen bir meczubum 
beni bırak
takıntılarım var
git buradan leyla, git!
kalbini kıracağım dedim
omuzların düşecek
yağmurun düşecek dedim
yağmurluğun düşecek
umudum çıra gibi sönüyor leyla
a leyla
a güzel kızım
sen kendine ne yaptın
a leyla
a güzel kızım
sen
kendine ne yaptın?

9 Ekim 2015 Cuma

Gezi Notu

Ama iyi gezdin Tuğçe ile başlayan cümleler. Nerelere gittin nasıldı ile devam eden olağan sorular. Sonunda ne diyeceğini ne anlatacağını bilemeyen bir ben. Gördüğüm caddeler heykeller müzeler doğa harikaları tattığım lezzetler belki de anlatmam gereken bunlardır. Fakat bunlardan fazlası var aslında. Kimseye öğüt vermek, kendimi çok cesaretliymiş gibi göstermek hadi siz de yola çıkın temalı konuşmak değil planım. Herkes her şeyi yeterince biliyor zaten. Ben bu yaz ne gördüm? Ben bu yaz tonlarca Tuğçe gördüm. Olmak istediklerimi ve olmak istemediklerimi gördüm. Korkusundan bir alt caddeden yürüyemeyen bir Tuğçe vardı. Metro beklerken raylara itilmekten korktuğu için 3 metre geride bekleyen bir Tuğçe. Hava aydınlanırken ve yalnızken caddede tanıştığı birine bir daha intihar etmesin diye sevginin varlığını kanıtlamaya çalışan ona sıkıca sarılan onunla ağlayan bir Tuğçe. Yalnızken üstüne yürüyen ve kötü konuşan iki kişiyi tekmeleyen boğazlarını sıkan panter kesilen onlardan uzaklaşınca panik atak geçiren bir Tuğçe. Rio'da hayali olan heykeli gördüğünde hayal kırıklığına uğramış bütün selfie çekenleri ve ciddiyetsizce dolaşanları kapsayıcılığın ruhuna saygısızlık ettiklerini düşünürek aşağılamış bir ben. Bir katolik mezarlığında Roman bir edebiyatçının mezarının yanı başında ispanyol birinden ölüme dair italyanca şiirler dinlemiş ve kendini bir olağanüstü anda hissetmiş ve bütün bu olağanüstü anın her saniyesini farkında geçirmiş bir ben. Çok pis bir nehirde aklını yitirmiş bir kadının kendini temizlemeye çalışmasını izledim. Farelerin konuşmalarını dinledim. 3 hafta aynı metro istasyonunda aynı şarkıyı çalan adama para atan insanları saydım. Sabahları otopsiye giderken yolda ölüm sebebi ve yaşı üzerine tahminlerde bulunup hep yanılmak istedim. Modigliani'nin tablosunu gördüğümde ilk defa bir sanat eseri karşısında bu kadar heyecanlandığımı duygulandığımı fark ettim. Okyanusta boğulurken son aldığım soluğu tutup pes ettim kendimi suyun akışına bıraktım yuvarlanarak kıyıya vurdum. Bir süre konuşamadım, bir daha denize giremedim. Kaybetmeyi öğrendim. Liderliğine baş kaldırmak yerine boyun eğdiğim ve bunu nasıl yaptığını izlediğim insanlar oldu. Beni sevmeyenler de oldu sevenler de. İkisinin de sebebini merak ettim soramadım. Bir minikle trambolinde saatlerce zıpladıktan sonra epilepsi krizi geçiriyormuş gibi  taklit yaptı ve gerçek olmasından çok korktuğum için müdahale etmek yerine gıdıklayıp dalga geçtim. Dilini bilmediğim çocuk hiç susmadan benle 20 dakikadan fazla konuşurken sadece evet diyebildim ve bu ona yetti. 15 çocuk bana sarıldığında ne yapacağımı şaşırıp ağladım. Onların bahçeye kaçan topunu almak için asla tırmanamayacağım bir yere tırmandım ve düşmemem tamamen şans eseriydi. Tırmanırken pişman olmuş geri dönememiştim. İkinci planda kalmayı, izlemeyi başarabildim. Tesadüfen tanıştığım insanlara hayatım hakkında yalanlar söyledim. Karşısında kitlendiğim bir manzara vardı. Büyük bir meydan, şehirdeki en büyük kilisenin önü, evsizlerin yuvası, meydanda Micheal Jackson kıyafetleri giymiş playback yapan ve öyle dans etmeye çalışan ama bu işte çok kötü sadece çok eğlenen bir evsiz ve onun ilerisinde tam ortada yerde yatan inleyen bağıran belki de ölmek üzere olan başka bir evsiz. Ve ben onlara yaklaşamıyordum bile zira iki dakika sonra aynı meydanda sopalarla bir çocuğu dövdüler. Hayat böyleydi. Kimsenin bakıcım olmadığını öğrendim. Her işimi kendim yapmak zorunda olduğumu kendi ihtiyaçlarımdan hayatımdan yalnızca benim sorumlu olduğum gerçeği tokat gibi çarptı biraz. Bir şeyleri bilmek ve fark etmek çok farklı şeylerdir. Kalacak yerimiz yokken bir papazın evine misafir olduğumuzda papazın neden hipster olmadığını sorguladım. Her şeyden bunalıp yürümek için gittiğim alanda açık hava yoga festivaline denk geldim ve o huzuru da aklıma kazıdım. Kötü kokan evsizlerin arkasından yürümeye çalıştım ama o kadar kötüydü ki başaramadım. Roman kadınlarının ne kadar feminen olduğunu brezilyalı kadınların ne kadar özgür olduğunu gördüm. Özel insanlar keşfettim. Daha fazla konuşmak anlatmak istedim onlara ama izlemekten alıkoyamadım sustum. Kendimi bulmaya çalıştım ama o kadar değişkendim ki bulamadım.